Hatay’ın Kalbinden Gelen Lezzet: Künefe’nin Hikâyesi
Bazen bir şehirle tanışmanın en güzel yolu onun sokaklarında kaybolmaktır. Bazen de sadece bir lokmasında bütün geçmişini, acılarını, sevinçlerini hissettiğiniz bir yemeğiyle… İşte bugün sizlerle paylaşacağım hikâye, Hatay’ın o büyüleyici sokaklarından yükselen, insanı geçmişe götüren sıcacık bir tatlının, künefenin hikâyesi…
Bir Şehrin Kalbinde Başlayan Yolculuk
Antakya’nın dar sokaklarından biri… Taş duvarların arasından yayılan tarçın, tereyağı ve şerbet kokuları insanı adeta başka bir zamana taşır. İşte bu sokaklarda, yıllardır aynı yerde duran küçük bir tatlı dükkânı vardır. Dükkânın sahibi Ali Usta, babasından kalan bu mesleği yıllardır tutkuyla yapar. Her telini sabırla açtığı kadayıfı, Hatay’ın özel peyniriyle buluşturur, odun ateşinde pişirir. Şerbetini dökerken bile yüzünde çocukça bir heyecan vardır.
O gün dükkânın kapısından iki yabancı girer. Yıllardır şehir şehir dolaşan gazeteci Zeynep ve onun yol arkadaşı, strateji danışmanı Murat. İkisi de Hatay’a ilk defa gelmiştir. Zeynep’in gözleri merakla etrafı incelerken, Murat çoktan menüye göz atmış, en meşhur tatlıyı sipariş etmeye karar vermiştir. “En popüler olan neyse onu alalım,” der, çözüm odaklı bir netlikle. Zeynep ise içten bir gülümsemeyle “Ama önce hikâyesini dinleyelim,” diye ekler. İşte o anda gerçek yolculuk başlar.
Künefe: Sadece Bir Tatlı Değil, Bir Hafıza
Ali Usta anlatmaya başlar: “Künefe sadece bir tatlı değildir evlatlarım… Bizim için sevincin de hüznün de masasıdır. Doğan çocuğa, kavuşan askere, giden sevdalının ardından yapılır. Tereyağının kokusu sadece damaklara değil, hatıralara da işler.”
Zeynep bu sözleri dinlerken gözleri dolar. Künefe ona çocukluğunu, babaannesinin mutfakta geçirdiği uzun saatleri hatırlatır. Murat ise daha farklı düşünmektedir; bu tatlının Hatay’ın kültürel stratejisinde, gastronomi turizminde nasıl bir rol oynayabileceğini hesaplar. Aynı tatlıya iki farklı pencereden bakarlar: biri duyguyla, diğeri akılla. Ama ikisi de aynı sonuca varır: Künefe sadece bir tatlı değil, Hatay’ın ruhudur.
Hatay’ın En Meşhur Yemeği Neden Künefe?
Hatay, UNESCO tarafından “Gastronomi Şehri” unvanına sahip, yüzlerce yıllık mutfak geleneğiyle tanınan bir şehir. Zengin baharatları, eşsiz zeytinyağları ve coğrafi çeşitliliğiyle öne çıkar. Fakat Hatay mutfağında bir lezzet var ki, sınırları aşmış ve dünyaya adını duyurmuştur: Künefe.
İncecik tel kadayıf, tuzsuz özel Hatay peyniri ve mis gibi tereyağıyla hazırlanan bu tatlı, sıcak şerbetle buluştuğunda ortaya çıkan lezzet adeta bir başyapıttır. Üstelik künefenin hazırlanışı, pişirilişi ve sunumu da Hatay’a özgüdür. Yani sadece malzemeler değil, onu ortaya çıkaran emek de bu şehre aittir.
Bir Lokmada Tarih, Bir Kaşıkta Sevda
Zeynep ve Murat, ilk lokmayı tattıklarında sessizlik çöker. Gözlerini kapatırlar; çünkü o an sadece bir tatlı değil, binlerce yıllık bir kültürle buluşmuşlardır. Zeynep için bu tatlı, insanların hikâyelerini anlatmanın bir yoludur. Murat içinse bir kentin stratejik mirasıdır. Ve her ikisi de o gün Hatay’ı yalnızca gezmemiş, onun ruhuna dokunmuştur.
Künefe, Hatay’da sadece bir tatlı değil; birleştiren, kavuşturan, geçmişle geleceği buluşturan bir semboldür. Her telinde sabır, her damla şerbetinde sevgi vardır. O yüzden “Hatay’ın en meşhur yemeği nedir?” diye sorulduğunda, cevap sadece bir isim değil, bir hikâye olur: Künefe.
Son Söz: Künefe ile Kurulan Köprüler
Günün sonunda Zeynep, bu yolculuğu bir makalesine konu ederken Murat, Hatay’ın gastronomi turizmi için bir plan yapmaya başlar. Biri kalplere, diğeri stratejilere dokunur. Ama ikisi de bilir ki, Hatay’ı anlamanın en güzel yolu bir tabak sıcak künefenin başında oturup onun hikâyesini dinlemektir.
Ve siz de bir gün Antakya sokaklarında yürürseniz, burnunuza tereyağı ve şerbet kokusu geldiğinde durun. Çünkü o koku, sadece bir tatlının değil, bir şehrin ruhunun size seslenişidir…